Sekizinci Söz 2. bölüm - ÇOCUKLARA RİSALE
İşte ey tembel nefsim! Ey içimdeki kötü huylu çocuk! Ve ey bu hikayeyi
dinleyen iyi çocuklar! Gelin beraber bu iki kardeşin durumunu karşılaştıralım..
İyi düşünmek ve davranmak nasıl iyilik getirir, kötülük düşünmek ve kötü
davranmak nasıl kötülük getirir beraberce görelim, anlayalım.
Sol yoldaki kardes: Sağ
yoldaki kardeş:
-Ejderha ağzına düşecem diye titriyor -Güzel
bir bahçeye davet edildi
-Çok korktuğundan kalbi parçalanıyor sanki -Tatlı
bir korku, tanıma sonucu sevgi duyuyor
-Kimsesiz ve yalnızlıkla üzülüyor -Ümitli
ve sakince lezzet alıyor
-Vahşi canavarlar beni hapsetti sanıyor -Kendisini
oraların sahibinin misafiri bilip eğleniyor
-Leziz gözüken, aslında zehirli meyveleri yiyor -Meyvelerin tadına bakıyor, yemiyor,
halbuki bunlar tadına bakmak için örnek sonra
yemek üzere erteliyor
-O şanssız kötü düşünerek o durumu kendisine -Hakikati görür, hakikat ise güzeldir,
bunu anlayan
cehennem gibi kötü hale getirmiş saygılı
olur, iyilikleri hak eder
İkisi de aynı durumda olmasına rağmen bir tanesi iyi düşünüp hakikati
anlıyor ve güzellikle mutlu oluyor, diğeri ise kötü düşünerek güzellikleri
çirkin görüyor ve hayatı kendisine kötüleştirip mutsuz oluyor.
Ey içimdeki kötü huylu çocuk! Ve bu hikayeyi dinleyen bütün çocuklar!
Eğer şanssız kardeş olmak istemezseniz ve şanslı kardeş olmak isterseniz
Kur’an’ı dinleyin ve onun emirlerine itaat edin ve yapılması gerekenleri
yapın...
Bu hikayeyi iyice anladıysanız dünyada yaşayan insanlardan Allahı bilen
ve tanıyanlar ile tanımayanların kimler olduğuna bakalım:
O birinci kardeş Allah’ı bilmeyen ve tanımayan, cenneti bilmeyen insandır, kalplerinde
korku içinde yaşarlar. Diğer kardeş Allah’ı bilen, tanıyan, inanan akıllı
insandır ve kalbi rahattır, korkmaz ve cennete gideceğini bilir.
O sağdan giden yol ise; Kuran ve iman yoludur, yani müminlerin yoludur.
Müminlerin uyması gereken kuralların olduğu hayattır. Sol yol ise kural
olmayan, ibadetlerini yapmayan, yanlış şeyler yapan, bilmeyen insanların
yoludur.
O yoldaki bahçe ise bizim yaşadığımız insanlar arasındaki hayattır. Bazı
insanlar kötü ve yanlış şeyler yaparlar. Bazı insanlar da çok güzel ve iyi
insanlardır ve çok güzel ve iyi şeyler yaparlar. Sadece kötü şeylere bakarsa o
zaman hayat çok kötü zannedebilir, hata eder, yanlış düşünür insan. O sebeple
güzel şeylere bakıp mutlu olmak gerekir. “Herşeyin iyisine bak” kuralı çok
önemlidir.
O sahra, yani çöl ise üzerinde yaşadığımız dünyadır.
O kuyu ise, vücudumuz içinde yaşadığımız hayat süresidir.
O kuyunun altmış metre olması, insanlar ortalama altmış sene yaşarlar bu
dünyada, bazen az, bazen fazla.
O ağaç da aynı kuyu gibi yaşadığımız hayattır ve hayatın süresi anlamına
geliyor.
O siyah ve beyaz iki fare ise gece ve gündüzdür ve insan günler geçtikçe
cennete gitmek için, dünyadaki geçici ömrünün sonuna doğru yaklaşır.
O ejderha ve ağzı ise insan öldükten sonra koyulduğu kabir, yani mezardır.
Müminleri buradan alıp cennet gibi güzel bir bahçeye götüren bir kapıdır.
O ağaçtaki meyveler ise Allah’ın cennette bizlere ikram edeceği lezzetli ve
güzel nimetlerin neler olduğunu, nasıl olacağını anlamamıza yardımcı olan, örnek
olarak verilmiş, bu dünyadaki lezzetli ve güzel şeylerdir.
Ağaca baktığımız zaman aynı odun, aynı dallar, aynı topraktan, aynı su ve
aynı güneş ışıklarını alıyorlar ama aynı odundan birbirinden farklı renkte,
farklı şekilde, farklı boyda, farklı tatlarda, farklı vitaminleri olan çeşit
çeşit lezzetli sebze ve meyveler çıkıyor. Bir tek şeyden çok şeyi, herşeyi
yaratmak hatta herşeyi sadece bir tek şeye çevirmek, meyvelerin farklı ve güzel
kabukları içerisine, yani paketinin içerisine o lezzetli suları ve vitaminleri
doldurmak, dilimizin alacağı tadı bilmek ve ona göre sebze ve meyveleri
yaratmak ancak herşeye gücü yeten bir hâkim tarafından yapılır ve bütün bunlar
onların sahibini gösterir bir işarettir. Akıllı çocuklar bu meyvelere
baktıkları zaman ve tadına baktıkları zaman hemen bunları böyle mükemmel
paketleyen ve dilimize göre tatlar koyan, vücüdumuza gereken vitaminleri koyan
Allah’ı düşünür, hatırlar ve O’nu çok sever ve teşekkür ederler, şükrederler.
O sırrı açan anahtar ise “Ya Allah”, “La ilahe illallah”, “Allahu la ilahe
illa hüvel hayyül kayyum”dur.
Yani “Allah’ım sen varsın, Senden başka ilah yok, herşeye hayat veren ve
ayakta tutan Sen’sin!” demektir. Evet eğer Rabbimiz bizi her an ayakta tutmasa
idi duramazdık, hareket edemezdik, uzatmak istediğimiz zaman elimiz gidemezdi.
Allah bizlere isteme gücü vermiş, biz istediğimizde O hareket ettirir ve
yaratır. Bizler hiç yokken hayat verip bizi bu dünyaya getiren, bizleri seven, bizleri
ve herşeyi ayakta tutan, dünyayı, yıldızları çarpışmadan havada tutup çeviren
Allah’tır. Vücudumuz içerisindeki herşeyi çalıştıran O’dur. En küçük karınca ve
bakterilerden, en büyük şeylere, dünyamız, gezegenler ve bütün yıldızlara kadar
herşeyi hareket ettiren O’dur. Bizleri bu dünyadan sonra hiç bitmeyecek, sonsuz
güzellikler yurdu olan cennet bahçesine götürecek O’dur.
İşte bu sırrı bilmeyen insanlar, Allah’ı tanımayan, cenneti bilmeyen
insanlar bu dünyada sadece eğlenmek, zevk almak için yaşayan insanlar aslında
mutlu gibi gözükseler bile kalpleri hep korku içindedir ve aslında
mutsuzdurlar. Akıllı kardeş ve Allah’ı tanıyan siz akıllı çocuklar gibi mutlu
olamazlar.
Allah’ım seni çok seviyoruz. Sen de bizleri sev. Senin seveceğin şeyleri
bizlere öğret. Sadece Senin seveceğin şeyler yaptır bize. Biz de öyle yapalım
ki Sen de bizi daha çok sev.
20.01.2013
Reacties
Een reactie posten